YERALTISUYU YÖNETİMİ VİZYONU VE ÜLKEMİZDEKİ SONDAJ RUHSATLARI
Günümüzde tatlı su kaynakları, artan nüfusa, sanayiye ve tarımsal faaliyetlere bağlı olarak her geçen gün daha çok önem kazanmaktadır. Buna paralel olarak, varlığında ‘en ucuz’ olan su, gittikçe ‘yokluğunda en pahalı materyal’ olduğunu adeta insanlığa hissettirmektedir.
Tatlı su kaynakları bakımından en zengin sayılan ülkelerde bile, zamanla kişi başına düşen su miktarı azalmakta olup, bu durum ülkeleri su konusunda daha etkin, bilimsel yada bilinçli kullanılması yönünde yeni politikalar üretmeye mecbur kılmakta, hatta zaman zaman ülkeler arasında savaş sebebi bile olabilmektedir.
En önemli tatlı su kaynaklarından olan yeraltısuları, ülkemizde de 167 Sayılı Yeraltısuları Kanunu ile düzenlenmiş yasa ve genelgeler çerçevesinde Devlet Su İşleri kontrolüne verilerek korunması ve çekilecek su miktarı, suyun hangi amaçla kullanılacağının kontrolü amaçlanmıştır.
Yeraltısularından, keson kuyu ve galeri gibi su yapılarının yanı sıra, gelişen teknolojiyle birlikte derin metrajlı su sondajlarıyla da yararlanılabilmektedir.
Yeraltısularından yararlanma biçimi iki kategoride ayırtlanabilir.
1) Yeraltısuyu İşletmeciliği(Madenciliği): Akiferdeki suyun sondaj ya da kuyu yöntemiyle, hiçbir sınırlama ve ölçü olmaksızın kuyudan/sondajdan çekilmesi ve kullanılmasından ibarettir.
Bu yöntem tamamen ilkel bir madencilik şekli olup, doğa ve toplum geleceğini dikkate almamaktadır. Dolayısıyla yeraltısuyu işletmeciliği özellikle gelişmiş ve su fakiri ülkelerde geç de olsa terkedilmeye başlanmıştır.
2) Yeraltısuyu Yönetimi: Yeraltısuyunu içeren ve ileten tabakaların(akifer) beslenimine karşı, doğal ve suni yollarla(sondaj, kuyu vb.) olan çekimlerin(boşalım) tüm havza bazında, zamansal dengenin de gözönünde tutulduğu bir yeraltısuyundan yararlanma biçimidir.
Yeraltısuyu işletmeciliğinin tersine, yeraltısuyu yönetimi dinamik bir mühendislik bilinciyle ilgili bir süreci gerektirir .Bu anlamda yeraltısuyu yönetimi, aynı zamanda yeraltısuyu mühendisliği kavramıyla da eşdeğerdir.
Yeraltısuyunu içeren tabakaların(akiferlerin) beslenimi, yağmur veya diğer yüzey su kaynaklarından(akarsu, göl vb.) olmaktadır. Yeraltına filtre olan sular akiferlerde belirli bir rezervuar oluştururlar. Depolanan suyun rezervuardan çıkış şekli; başka bir hidrojeolojik sisteme doğal yolla veya sondaj, kuyu vb suni yollarla gerçekleşmektedir. Tüm bu sürecin iredelendiği değerlendirme, hidrojeolojik bütçe değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır.
Gerek yüzey, gerekse yeraltısuları yönünden su zengini sayılmayan ülkemizde en kısa zamanda yeraltısuyu yönetimi anlayışının yerleşmesi ve uygulamaya geçilmesi artık bir zorunluluktur.
Buna, pratikte sondaj firmaları üzerinden, yapılan sondajların/kuyuların ruhsatlandırılması oranını ve dolayısıyla teknik denetimleri arttırarak başlanabilir.
Yeraltısularının Arama ve Kullanma Belgeleri(sondaj/kuyu ruhsatları) Devlet Su İşleri tarafından verilmektedir. Ancak, ruhsatlandırma yapılırken yalnızca ruhsatı alınacak olan iligi kuyunun/sondaj kuyusunun bilgileri dikkate alınmakta ve yalnızca ilgili sondaj/kuyuların emniyetli verim hacimleri göz önünde bulundurulmaktadır.
Oysa içinde bulunduğu hidrojeolojik sistemin bütününden(havzadan ya da akifer sisteminden) bağımsız olarak ruhsatlandırılacak kuyuların tek tek verimlerinin bilinmesi son derece eksik ve hatalı bir yaklaşım olduğu gibi, havzaya ait hidrojeolojik bütçe verilerinden bağımsız olarak ele alınması hemen hemen anlamsızdır.
Kuyu/sondaj ruhsatları verilirken;
1) Sondaj /kuyunun içerisinde bulunduğu havzaya giren su miktarı(beslenme),
2) Sondajın/kuyunun içinde bulunduğu havzada daha önce açılmış keson kuyu ya da sondaj envanteri(sayısı, toplamda çekilen su miktarı, emniyetli verim hacim değerleri vb.)
3) Doğal ya da suni (sondaj, kuyu vb.) yollarla sistemden (havzadan) çıkan su miktarı(boşalım) sayısal olarak değerlendirilmelidir.
Buna göre, basit bir yaklaşımla, X havzasında açılmak istenen bir sondaj kuyusunun, açılmasının yeraltısuyu yönetimi anlayışı içerisinde uygun olup olmadığı belirlenirken, en azından;
Qr-Qd>Qs mantığının kurulabilmesi gerekmektedir.
(Qr: Havzadaki toplam zamansal beslenme miktarı, Qd: Havzanın zamansal boşalım miktarı, Qs: Ruhsat verilecek kuyuda/sondajda talep edilecek su miktarı)
Bunun yanı sıra, sürdürülebilir bir yeraltısuyu anlayışına göre, başka parametreler de dikkate alınmalıdır. Örneğin; havzada önceden açılmış sondaj kuyusu ya da kuyularının, keson kuyuların havzanın özellikle uzun süreli beslenim ve boşalım dengelerinin göz önünde bulundurularak emniyetli verim hacimlerinin yeniden değerlendirilmesi ve yeni ruhsatlandırmalarda bu zaman parametresinin dikkate alınması gibi.
Halen yürürlükte olan 167 Sayılı Yeraltısuları Kanunu, her geçen gün önemi artan yeraltısularının korunması ve ekonomik kullanımı için yetersiz kalmakta, yeraltısularının korunmasına yönelik denetim ve kontroller ise eksik ve niteliksiz durumdadır.
Bu anlamda, yalnızca idari kontrol ve denetimlerin eksikliği değil, aynı zamanda sondaj firmalarında tecrübeli ve nitelikli jeoloji/hidrojeoloji mühendislerinin yeterince istihdam edilmiyor olması da ayrı bir sorundur.
Oysa bir su sondajı işinde; sondaj öncesi jeolojik ve hidrojeolojik etütlerden, sondaj delgisi ve kuyu inşası dahil tamamlanan kuyunun hidrojeolojik parametrelerinin belirlenmesine kadar(akifer tabakalarının belirlenmesi, sondaj kuyusunun inşası sonunda pompaj deneylerinin yapılarak yeraltısuyu statik ve dinamik seviyelerinin, kuyu etki yarıçapının, kuyunun emniyetli verim hacminin, yeraltısuyunun hidrojeokimyasal yapısının belirlenmesi gibi) tüm iş sürecinde uzman bir jeoloji mühendisinin/hidrojeoloji mühendisinin kontrolü, gözlemi ve direktiflerine ihtiyaç vardır. Sondajcılıkta maliyetin düşürülmesi açısından da bu bir gerekliliktir.
Biz, İMAR MÜHENDİSLİK –JEOLOJİK ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ olarak; doğaya ve topluma saygılı ve sorumlu bir vizyonla, insana hizmeti temel alan bir anlayışın sonuna kadar uygulayıcısı ve destekçisi olmaya devam edeceğiz.
Saygılarımızla.